20 Ocak 2015 Salı

PATOJENLER ARTIK DIRENÇ GELIŞMEKSIZIN YOK EDILECEK

Patojenlerin antibiyotiklere karşı direnç geliştirmesi onları her daim araştırmacıların bir adım önüne geçiriyor. Bu da toplum sağlığı açısından ciddi bir problemdir. Fakat Northeastern Üniversitesi’nden Prof. Kim Lewis ve ekibi tarafından yapılan bir araştırmada, patojenleri herhangi bir dirençle karşılaşmadan yok eden yeni bir antibiyotik keşfedildi. Bu alandaki mevcut bilimsel görüşlere meydan okuyan çalışma, aynı zamanda tüberküloz gibi kronik hastalıkların ve metisilin dirençli staphylococcusaureus (MRSA) enfeksiyonlarının tedavisinde büyük umut vaat ediyor. Şu anki tedavi protokolleri pek çok antibiyotiğin kombinasyonundan oluştuğu için yan etkiler açısından oldukça problemli. 7 Ocak’ta Nature dergisinde yayımlanan yeni çalışma, dünya genelinde manşetlerde yer bulurken, bilim dünyasından da büyük bir alkış aldı.
Northeastern’deki araştırmacıların kültür ortamında üretilemeyen bakteriler için yeni bir yöntem geliştirme amacıyla başladıkları çalışma, teiksobaktin denilen antibiyotiğin keşfedilmesine olanak sağladı. Çalışmanın başyazarı olan Prof. Lewis’in laboratuvarı, söz konusu antibiyotiğin patojen direnci yönünden değerlendirilmesinde önemli bir rol oynadı. Lewis’e göre ilk defa patojenlerin mutasyon sonucu direnç geliştiremedikleri bir antibiyotik üretilmiş oldu. Çalışmada Bonn Üniversitesi Biyoloji Bölümü’nden Prof. Slava Epstein ve ekibi de yer aldı.
Prof. Lewis’e göre, toprak mikroorganizmalarıyla yapılan çalışmalar pek çok antibiyotiğin keşfinde rol oynadı. Fakat gerçek şu ki, bu mikroorganizmaların yalnızca yüzde 1’i laboratuvarda üretilebiliyor. Bu nedenle 1960’lı yıllar boyunca sınırlı kaynak üzerinden antibiyotik geliştirilebildi. Prof. Lewis ve Prof. Epstein bu problemi ortaya çıkarmak için yıllarca çalıştı ve yeni bir antibiyotik kaynağı olarak kültür ortamında üretilemeyen bakterilerden -ki bunlar doğadaki mikroorganizmaların yüzde 99’unu oluşturuyor- faydalandılar. Bunun için bakterileri kendi doğal ortamlarında yetiştirmeye yönelik orijinal bir yöntem üzerinde çalıştılar ve NovoBiotic’i kurdular. Prof. Epstein ve ekibi, iChip denilen minyatür bir cihaz geliştirerek tekhücreli mikroorganizmaların kendi doğal ortamlarında çoğalabilmesini ve bu şekilde daha iyi incelenebilmesini sağladı. NovoBiotic şu ana kadar laboratuvarda üretilemeyen bakteri türlerinden yaklaşık 50 bini üzerinde çalıştı ve teiksobaktinin de aralarında bulunduğu 25 yeni antibiyotik geliştirdi.
Teiksobaktin, söz konusu yöntemle rutin bir antimikrobik madde taraması yapıldığı sırada keşfedildi. Prof. Lewis daha sonra bu bileşimi direnç gelişimi açısından test etti ve mutant MRSA ya da Myco bacterium tuberculosis bakterisinin teiksobaktine herhangi bir direnç geliştirmediğini fark etti. Çünkü teiksobaktin, bakterilerdeki hücre duvarı sentezini birkaç farklı aşamada bloke ediyordu. “Bizi en çok etkileyen şey, doğanın direnç gelişiminden muaf bir bileşik üretmiş olmasıydı” diyor Prof. Lewis. “Bu, bakterilerin mutlaka direnç geliştireceği şeklinde alışageldiğimiz dogmaya da meydan okur nitelikte. Kim bilir, belki bu defa öyle olmayacak.”
McMaster Üniversitesi Biyokimya ve Biyomedikal Bilimler Bölümü’nden Prof. Gerard Wright bu araştırmada yer almamakla birlikte, Nature dergisinde söz konusu sonuçları değerlendirdiği makalesinde şunları belirtiyor: “Her ne kadar doğada teiksobaktine karşı değişik direnç mekanizmalarının olup olmadığını henüz kesin olarak bilmesek de, çalışma buna benzer değişik antibiyotiklerin geliştirilmesinde öncü olabilir. Araştırmacıların ortaya koyduğu sonuçlar innovasyon ve yaratıcılığın bir araya gelerek antibiyotik problemini çözebileceği yönünde umut veriyor.”
Araştırma ekibi ilerleyen zamanlarda teiksobaktini ilaç olarak geliştirmeyi düşünüyor.
2013’de Prof. Lewis yine Nature dergisinde yayımlanan başka bir çalışmasıyla MRSA bakterilerini yok etme konusunda çığır açan yeni bir yaklaşımdan bahsetmişti. Amerika’da “süperböcek” denilen MRSA bakterileri her yıl 1 milyon kişiyi enfekte ediyor. Prof. Lewis ve ekibi, keşfettikleri yöntemle uyku halinde bulunan hareketsiz ve inatçı bakteri hücrelerini öldürmeyi başarmıştı. Bu, kronik MRSA enfeksiyonlarının tedavisinde anahtar rol oynayan bir gelişmeydi. Prof. Lewis’e göre bu son araştırma, MRSA ve diğer kronik enfeksiyonların tedavisine yönelik çalışmaları daha da geliştirme yönünde yeni bir zemin sunuyor.
Enver Çiçek
Acıbadem Ünv. Tıp Fakültesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder