1 Ocak 2015 Perşembe

Eğitimde Alternatif Bir Yol Olarak Montessori

Dr. Maria Montessori, İtalya’nın ilk kadın doktoru, erkekler dünyasında kadın olma mücadelesini başlatmış bir feminist, kendini dünya vatandaşı ilan etmiş ve bugün 76 ülkede binlerce okulu bulunan 100 yıllık bir eğitim pedagojisinin kurucusu.
Maria Montessori, her zaman sisteme alternatif yaşamış, gerek öğrencilik hayatında gerek kendini birey olarak var etme yolunda sistem içinde kalma zorunluluğunu hissetmemiştir. Bir kadın ve bir doktor olarak kendini mevcut sistemin sınırları içinde kalmak zorunda hissetmemiş, kendi hayal ve hedeflerinin gösterdiği ufka doğru yürümüştür. Neticede bugün tüm dünyada önemli bir yere sahip Montessori felsefesini uygulayan okullarda çocuklar, sistem tarafından baskılanmadan ve kendi içlerindeki cevher söndürülmeden kendi yol haritalarını çizebiliyorlar. Klasik sistem içinde müfredata ve öğretmenin planına uymak zorunda olan çocukların aksine Montessori felsefesinde çocuklar, ihtiyaç duydukları zamanda ihtiyaç duydukları çalışmayı seçmekte özgürdürler. Bu özgürlük felsefesi, saygı kavramı ile temellendirilir. Montessori felsefesinde saygı; çocuğa duyulan saygı, çocuğun çevresindeki bireylere, doğaya, kendisine ve hatta çevresinde gördüğü eşyalara duyduğu saygıyı içerir.
1468436331488192
Çocuğa duyulan saygı, çocuğun ihtiyaçlarına, duygusuna, isteklerine ve hızına saygı duymaktır. Bu durumda öğretmen sadece öğreten olmaktan çıkar; gözlemleyen, anlayan ve hisseden, çocuk kendi yol haritasını çizerken ona rehberlik eden “yoldaş” olarak adlandırılır.Çocuğun verdiği mesajları, duygusunu ve merak ederek öğrenmeye hazır olduğu konuyu anlayarak çocuğa rehberlik edebilmek, yoğun bir gözlem sürecinin sonunda gerçekleşebilir. Bu sayede çocuk içten gelen bir motivasyonla ve yoğun bir merak duygusuyla öğrenmeye hazır olduğu konuya yöneldiğinde ihtiyaç duyduğu yardımı doğru zamanda ve ihtiyaç oranında rehberinden bulacaktır.
Çocukları bir birey olarak kabul edip kendi sürecinde ilerlemesine duyulan saygının sonucu olarak kendini tanıyan, duygusunu, ihtiyaçlarını fark eden, kendini ifade edebilen, hedefini belirleyip bu hedefe giden yolu planlayan bağımsız bireyler olduklarına şahit olursunuz.
Montessori felsefesinde çocuğun seçme özgürlüğünün bir devamı olarak sınıfları yani  ‘hazırlanmış ortamı’ görürüz. Özgürlük derken kastedilen sınırsız bir özgürlük değildir. Özgürlük; çerçevesi çocukların gelişimsel ihtiyaçlarına ve güvenlik ilkelerine göre belirlenmiş bir ortamda ‘saygı’ temelinde yürütülen ilişkiler içinde hazır oldukları ve ihtiyaç duydukları alana yönlendiklerinde engelle karşılaşmamalarıdır.
montessori-smith
Çocuklar yetişkinlerden farklı olarak öğrenmeye karşı inanılmaz bir iştah duyarlar ve öğrenmeye hazır oldukları ve ihtiyaç duydukları konu ya da alana yöneldiklerinde de içten gelen bir motivasyonla hareket ederler. İhtiyaç duydukları tek şey olan bu iç motivasyon, onların biz yetişkinlerden daha kolay öğrenmesine olanak sağlar. Kararlılıkla öğrenmek üzere oldukları konuyla ilgili çalıştıklarında ve sonucunda çalıştıkları konuyla ilgili sonuca ulaştıklarında inanılmaz bir haz duyarlar. Bir dahaki sefere onları harekete geçiren de bu haz olacaktır. Biz yetişkinlerin sandığının aksine ödül ve cezalar ile değil kendi iç motivasyonlarıyla hareket eden çocuklar için bu aşamada yapmamız gereken, onlar büyük bir iştah ve kararlılıkla bir konuya yöneldiklerinde durumdan aldığımız şahsi haz ya da merakımızı bastırmak ve kurduğu motivasyonu bozmamak olmalıdır.
Bağımsız bireylerin bağımsızlaşma yolunda ihtiyaç duydukları şey özgürlüktür. Özgür seçimlerinin sonuçlarıyla karşılaşan ve bunların sorumluluğunu üstlenen çocuk bir bütün olarak kendinin de sorumluluğunu alır,“Her türlü duygum, fikrim ve ihtiyaçlarımla bir bütünüm. Kararlar alabilir bu yolda ilerlemek için plan yapabilirim. Yürüdüğüm yolda başarı ya da başarısızlığı tadabilirim. Zaman zaman yardım talep ettiğim gibi yardım da edebilirim. İstemediğim şeyleri reddedebilirim, reddedilebilirim. Bana sunulan herhangi bir fikri hemen kabul etmek zorunda değilim, kendi zihin ve duygu süzgecimden geçirebilirim, bunun sonucunda kabul edebilirim, tartışabilirim, ikna edebilirim, ikna olabilirim. Ama ben, beni ben yapan duygularımın, fikirlerimin, kararlarımın bir toplamıyım ve kendimi bir bütün olarak kabul ediyorum.” İşte bu, kendi yolu Montessori’nin yoluyla karşılaşmış bir çocuğun iç sesidir. Ve işte böyle çocuklar değiştirecek dünyayı. Kendinin ve hayatın farkında, tek başına değil bir bütünün parçası olarak birey olma sorunluluğunu alabilen bireyler olacak çocuklarımız için biz yetişkinlerin de üstlenmesi gereken sorumluluklar var. Bu nedenle bir öğreti olmaktan çok bir yaşam felsefesi olarak Montessori felsefesinin ulaşılması zor bir hedef olmaktan çıkartılarak tabanda yaygın bir eğitim politikası olarak benimsenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Kar amacı gütmeyen veli inisiyatifi okul projeleri ve devlet okullarında çalışan öğretmenlerin eğitimine sunulacak katkılarla, bugün yürütülen eğitim politikasına alternatif yaratabilir ve çocuklarımız için hayalini kurduğumuz özgür dünyanın kapılarını bizler aralayabiliriz.

Sibel Özkul Keleş & Melisa Unat
KAYNAK: http://www.egitimpedia.com/egitim-2/egitimde-alternatif-bir-yol-olarak-montessori




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder