Dün Eğitimpedia’da yer verdiğimiz mini testin ilham aldığı “How We Learn /Nasıl Öğreniriz”kitabından bahsetmek istiyoruz bugün. Kitabın yazarı Benedict Carey, “öğrenme ile ilgili becerilerimizin çoğunun yanlış, karışık ya da eksik olduğunu ve bilimden çok batıl inanca dayandığını” söylüyor.
Bu inanması zor ve can sıkıcı bir saptama. Ama aynı zamanda beklenmedik bir şekilde özgürleştirici, çünkü Carey’in dediği gibi öğrenmenin aleyhine olduğunu düşündüğümüz pek çok şey – unutmak, dikkatin dağılması, öğrenmenin bölünmesi ya da kitaplara dalmaktansa uyumak gibi- zannedildiği kadar kötü değil aslında. Aksine yapılan araştırmalara göre bunlar lehinize bile işleyebilir.
Carey’e göre toplum, öğrenmenin ne olduğunu adeta “keşişvari” bir konseptle içimize işledi: “Öğrenmek dediğin odanda/hücrende kitaplarınla birlikte oturmaktır.” Bu konsepte göre öğrenmek, bir bireysel disiplin ritüeli, izolasyon ve sürekli tekrar etme çalışmasıdır. İster matematik, ister piyano ya da tenis oynamayı öğreniyor olun, durum değişmez. Ancak bu geleneksel idealin birçok psikolojik olumsuzlukları var. Carey bunları şöyle anlatıyor: “Kendinizi doğru yapmamış ya da yeterince yapmamış gibi hissedersiniz. Yapmamız gerektiğini düşündüğümüz şeyler bizde kaygı yaratır.” Belki bu yüzden ders çalışmak pek çok öğrenci için yüksek stres içeren bir yüktür.
“How We Learn/Nasıl Öğreniriz” kitabı, sunduğu yeni bir perspektifle bu baskının biraz azalmasını sağlıyor. Kitap, öğrenmeyi hem derinleştiriyor, hem de öğrenmeye yardım ediyor. Daha az angaryaya, daha çok yaşam tarzına dönüştürüyor.
Beyninizin Hafıza Süreçlerini Tanıyın
Unutmak her zaman kötü değildir. Hatta çoğunlukla hatırlamak ve öğrenmek için doğal ve gerekli bir şeydir. UCLA’dan Robert Bjork ve Elizabeth Ligon Bjork’un ileri sürdüğü birteoriye göre unutmak güçlü bir spam (istenmeyen bilgi) filtresi olarak hizmet verir: Bir kelime ya da bilgi hatırlamaya çalıştığınızda, beyniniz rakip bilgileri aktif olarak bastırmak ya da unutmak zorunda. Dahası, hafızamızdakilerin zamanla yok olma eğilimi aslında bir sonraki öğrenmeye yardım ediyor. Bjork’lerin çekici zorluk adını verdikleri bir ilkeye göre beyin, hafızadaki yarı unutulmuş bir bilgiyi (örneğin bir gün önce öğrendiğiniz yeni kelimeleri tekrar gözden geçirirken olduğu gibi) tekrar geri almak için çok çalışmak zorunda kalınca, o bilginin kalıcılık gücünü ikiye katlıyor.
Eğer bir dolu konuyu çalışmak için oturursanız, “tabii ki bir sonraki güne çoğunu hatırlamayacaksınız” diyor Carey. Geri dönüp bilginizi tazelemek zorunda kalırsınız. “Ama bu iyi hatırlayamadığınız için ya da iyi öğrenemediğiniz için olmaz. Bu olur, çünkü unutmak öğrenmenin kritik bir parçasıdır.”
Beyin, toplayıcı bir öğrenendir. Atalarımız için nasıl ve nerede avlanacağını ya da bir barınak bulacağını hatırlamak, hayatta kalmaları için elzemdi. İnsan beyni, oraya buraya dağılmış değerli bilgi parçalarını toplamak ve hepsini bir araya getirmek konusunda evrim geçirdi. Bunu hala yapıyor. Günlük hayattan, kulak misafiri olunan konuşmalardan, kendi içsel düşüncelerinden ipuçlarını çekiyor. Sizin için önemli olan şeyleri (bitmemiş bir projeyi örneğin) aklınızda tutuyor. Etrafınızda gördüğünüz ya da duyduğunuz herhangi önemli bir bilgiye bilinçaltında kanalize olarak düşüncelerinize yeni eklemeler yapıyor. Bu şekilde toplayarak beyin, “sürekli olarak bilgi oluşturuyor ve bunu sadece ders çalışırken ve pratik yaparken yapmıyor” diyor Carey. Ve bizim bundan haberimiz bile olmuyor.
Eğitimde taktikler kullanabiliriz. Öğrenmeyle ilgili en klasik tavsiyenin ne olduğunu hepimiz biliyoruz: Sessiz bir yerde ve hep aynı rutinle “çok çalış”. Ancak bu bize tam olarak ne yapmamız gerektiğini söylemez maalesef.
Ancak bugün öğrenciler, ders çalışma yöntemlerini, beynin bu kurnaz öğrenme sürecini kullanarak değiştirebilirler.
Örneğin:
- Bütün çalışılacak materyalleri, tek bir güne veya oldukça dar bir zamana sıkıştırmak yerine çalışma zamanını günlere veya haftalara bölmek bilgiyi daha uzun süre muhafaza etmeye yardımcı olacaktır.
- Kütüphane veya çalışma odasının dışına çıkıp çalışma ortamını, kafe, yeşil alan ve hatta fonda çalan bir müzik ile değiştirmek hafızayı destekleyip kuvvetlendirecektir.
- 15 dakikalık kısa bir yürüyüş veya sosyal medyada geçirilen kısa bir zaman dilimi, zaman geçirme veya oyalanma olarak görülmemeli. 2009 yılında yapılan meta-analizaraştırmasına göre bir problem üzerine çalışıyorsanız ve takıldıysanız, kafanızı dağıtmak ve kısa bir mola vermek, zihninizi dinlendirerek konuyu kavramanıza yardımcı olacaktır.
- Henry Roediger III ve Jeffret Karpicke tarafından yapılan araştırmalara göre, yeni bir konuyu kendi kendine yüksek sesle ezberden anlatmak veya bir arkadaşa aktarmak, konuyu tekrar tekrar okumaktan daha etkili bir yöntemdir.
Öğrenme Yöntemlerini Denemek
Carey’e göre herkes bu yöntemleri deneyerek, hangisinin daha iyi olduğunu görebilir. Örneğin, bir hafta sonraki İspanyolca sınavına hazırlanmak için öğrenci bugün için bir saat, yarın için bir saat çalışabilir. Ondan sonraki hafta, sınavdan önce kendine bir sınav uygulayabilir.
Carey, bilimsel öğrenme stratejilerinin okul müfredatı içerisinde tüm öğrencilere açık bir şekilde erkenden öğretilmesi gerektiğini düşünüyor. Fakat öğrencilerin bunu “hiçbir şey yapmamak için bir mazeret” olarak kullanmaması gerektiğini de ekliyor. Buradaki mesaj, “öğrenciler her saniyelerini cep telefonlarına yapışarak geçirmelerine rağmen yine de bir şeyler öğrenebilir” olarak okunmamalı. Öğrencilere şu da söylenmeli: “Motive edilmeniz ve dikkat göstermeniz gerekiyor.”
Carey’e göre, maalesef eğitimciler de dahil çoğu kişi, öğrenme biliminin farkında değil. Eğitim ve bilişsel bilim birbirinden oldukça farklı iki dünya ve ancak geçtiğimiz on yılda iletişim kurmaya başladılar. Bunun nedeni, öğretmenlerin bu tarz değişimleri gelip geçici bulmaları ve şüpheyle yaklaşmalarıydı. Ve haklıydılar da. Çünkü herkes, “Size çocukların nasıl daha iyi öğreneceğini göstereceğim” diyordu. Fakat araştırmaları takip eden bazı öğretmenler, sınıfta belli başlı bazı stratejileri uyguladılar
Beynin nasıl öğrendiğinin temellerini bilmek, “iyi” akademik alışkanlıklar hakkındaki toplumsal beklentilerden biraz olsun uzaklaşıp nefes alabilmeyi sağlıyor. Carey’e göre konsantre olmakta zorlanan ve fizik formüllerini unutan yerinde duramayan bir öğrenci, “Ben bunda iyi değilim” veya “Zeki değilim ve buna devam etmeme değmez” diyebilir. Fakat bu, tam olarak doğru değil. Öğrencilerin anlaması gereken şey, öğrenmenin sadece okuma ve çalışma ile değil, pek çok farklı yolla gerçekleşiyor olması. “Öğrenciler kendi alışkanlıklarını inceleyerek, hangilerinin işe yarayıp hangilerinin yaramadığını görüp ona göre düzenleme yapmalılar” diyor Carey. Böylelikle herhangi bir konuda iyi olup olmadıklarının değerlendirmesini yapabilirler.
Modern “Orman”da Hayatta Kalma
Carey’e göre, bu öğrenme stratejilerinin değeri sadece iyi sınav sonuçları almaktan ibaret değil. Modern toplum ormanında, öğrenmek halen hayatta kalmak anlamına geliyor: Gençler için bu, hangi konuda iyi olduklarını keşfetmek, turnayı gözünden vurmak ve hayatta ne yapmak istediklerini bilmek demek. Carey’e göre bu size şu soruların cevabını veriyor: “Ben kimim? Hangi ata oynamalıyım? Fizik alanında mı, mimarlıkta mı, tasarım da mı yoksa İngilizce alanında mı eğitim görmeliyim? Ben gerçekten buraya mı aidim?” Bunlar önemli kararlar. “Etkin öğrenmenin ve bunun nasıl yapıldığının bilincinde olmak, bence bu kararları vermede çok önemli bir destek.”
Carey bu öğrenme tekniklerini kendi hayatına nasıl dahil ettiğini şöyle anlatıyor: “Örneğin zor bir bilimsel dergi makalesi okurken fark ettim ki, ne kadar kendimi zorlarsam zorlayayım, ne kadar konsantre olursam olayım, okuduklarımı hemen bir çırpıda anlayamıyorum. Fakat bunun beni yavaşlatmasına izin vermiyorum. Üzerinden birkaç kez geçiyor, kenara bırakıyor, öğrenmeye ara veriyor, daha sonra tekrar deniyor ve her defasında görüyorum ki makale elle tutulur bir hal almaya, anlaşılır olmaya başlıyor.”
Carey’e göre eğer bu öğrenme sırlarını henüz okuldayken öğrenmiş olsaydı, sınavlara hazırlanmada, çalışmada ve öğrenmede yaşadığı stres ve korkunun büyük bir kısmından kurtulmuş olurdu.
KAYNAK: http://www.egitimpedia.com/egitim-2/ders-calisma-sanati-ya-da-beynimiz-en-iyi-nasil-ogrenir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder